Showing posts with label Kişiye Özel. Show all posts
Showing posts with label Kişiye Özel. Show all posts

Tuesday, May 15, 2007

Bir Fincan Kafein


Geçtiğimiz gün O'nunla tanışmamızın üzerinden tam 3 yıl geçti. Güzel bir tesadüf eseri tanışma yıldönümümüzde yine beraberdik.

Tanıştığımız gün, ben O'nun yaşadığı şehirdeydim bir iş toplantısı için. Stresliydim biraz da. Akşam yabancı konuklarımızı yemeğe götürmüştük, O'da gelmişti bu yemeğe, ayaküstü tanışmış ve uzak köşelerde oturmuştuk. Yemek bitmiş otele doğru yürürken yanıma gelmiş ve "sen de epey gezmeyi seviyormuşsun duyduğuma göre" demişti bana. O'na "nerden duydun?" diye sormuştum ben de. Sonra ayırılmıştı yollarımız o gecelik.

Ben çok kez yine gittim O'nun yaşadığı ve benim çok sevdiğim o güzel şehre. Ama şimdi bu satırları yazarken anlıyorum O'nunla gezince ayrı bir güzelliğe bürünmüş bu şehir. Tanıdığım hiç kimseye benzemiyor O. O'nun gözlükleriyle bakınca dışarıya, bir yandan etraf şenleniyor, diğer yandan da pek çok kişiye sıradan gelen, canınızı çok ama çok acıtıyor.

O'nunla beraber yemek hazırlamak da bir oyun, yaptığım basit bir salataya bile övgüler sıralayabiliyor. Taksi şöförlerinin bile bilmediği tüm sokakaları biliyor, yeni yerler keşfediyor, sonra da bu keşifleri beraber yeniden keşfediyoruz ya da yeni keşifler yapıyoruz. O'nunla trafik keşmekeşi de yaşanmaz o koca şehirde, üstelik harika bir şoför DJ'dir de. Harika bir tatil arkadaşıdır aynı zamanda. Tatil planlarını önceden araştırır ve geliştirir, mesleğinin hakkını tam verir.

Herhangi biriyle, mesela bize servis yapan garsonlarla çok çabuk iletişim kurar, böylece zaten beraber olduğumuz için keyifli olan anları kat kat keyifli hale getirir. Katışıksız bir ruhu vardır, çektiği fotograflar, yazdığı yazılar oldukça saftır. Özellikli hediyeler hazırlamayı çok iyi bilir. En küçük hediye bile O'nun eli değince sıradışı olur. Bazen belki aylar öncesinden kurar hediye fikrini. Hediyeden ziyade O'nun hediye fikridir zaten özel olan.

Başka hiç kimseye benzemediğinden O'na "deli" derim ben. Ama deli olmasaydı ben de bu satırları yazamazdım sanırım.

Zariftir ve kırılgandır da aynı zamanda. Bunca rengin altında elbetteki karanlık kuytular da vardır derinliklerde. Öğrenmiştir onlarla yaşamayı ve etrafındakilere bunları göstermemeyi. Ama ben O'nu bu rengiyle de severim ve beklerim gösterebilmesini istediğinde. Sadece "tatlı hayatın da acı hayatında paylaşılabilir olduğunu" bilmesidir istediğim.

Uzaklardan bile olsa aynı şeyleri beğeniriz, alırız, kullanırız. Binlercesi arasından aynı çalışmayı seçip duvarkağıdı yapmışlığımız vardır mesela.

Daha yeni döndüm sayılır O'nun yanından, daha erken gitmez isem, yakında önemli bir gününde yine O'nun yanında olacağım.
Veeeee O bir fincan kafeindir canlılık veren :)

O kadar uzayabilir ki bu yazı...
Böyle özel zamanlar iyi ki var, karşılıklı bildiğimiz ama birbirimize bu kadar net söylemediklerimiz içimizden çıkıyor böylece.

O'na şarkı:

O beni prenses peri sanıyooooooo
Not: Bu kadar özel bir kız arkadaşa sahip olmak, hayatın en güzel armağanlarından biri benim için.

Wednesday, May 17, 2006

Bu Fotograf Küçük Hikayeler'e

Aşağıdaki fotografı, geçtiğimiz yıl 14 Mayıs'ta Ortaköy'de bir kafe'de çekmiştim. Dün akşam hoş bir tesadüfle Zynep ve Pisküwit'le karşılaşınca, ayaküstü onların son İstanbul çıkarmalarından ve harika fotograflarından bahsettik. Akşam söz verdiğim gibi Zynepciğime aşağıdaki çay fotografını ikram :) ediyorum. Böylece Bloğumdaki sessizliği de bozmuş olayım.

Bazı arkadaşlar yoğun bir iş haftası geçiriyor. Bu çay onlara da gitmiş olsun, şifa niyetine stresi alır.

Haftanın geri kalan kısmında buralarda olmayacağım. 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı kutlamaları kapsamında Kazdağları-Bozcaada-Çanakkale üçgeninde kaybolacağım :))

Tüm gençliğin ve kendini her daim genç hissedenlerin bayramı kutlu olsun.

Wednesday, January 04, 2006

Bu Post Hindistan Cevizi Adil'e İthaf Olunur

Adil, bir blog kurma girişimime ilham kaynağı olan, hergün blogunu ziyaret ettiğim, enerjisine hep ama hep gıpta ettiğim bir blogger. Sanıyorım benim md-list'e üye olduğum senenin(!) mezunlar gününde tanışmıştık ilk olarak. Bölümden 96 yılında mezun olmuştum, Adil'in eşi Bezen (malasef bölümdeyken tanışma fırsatımız olmamıştı) 97 yılı mezunlarından. Bu nedenle, Adil bir nevi eniştemiz de sayılır :)

Aslında derneğin sayfasındaki md-list'in üye listesine göre kaydım 2002, ama ben sanki daha eski gibi anımsıyorum. Böyle hissetmemin sebebi listenin yoğun tarafiğinden de kaynaklanıyor olabilir :( Liste bazen sabır sınırlarımı fazlasıyla zorluyor, sessizliğimi bir çığlıkla bölmeme az kaldı. Pek yazmıyorum listeye ama yakında "YETERRR" diye bağıracağım. Listenin biraz balık hafızalı olmasından ya da sanal alemin azizliklerinden ya da pek çok listedaşın tüm dikkati ile tüm mesajları okuma imkanının olmamasına ve buna rağmen contexi bilmeden mesaj yazmaya devam etmeleri sebebiyle, listenin kurulmasından bu yana listenin varlığı için buyuk emekler veren Adil listeden ayrıldı. Hep inandığım birşey var 'Sular bulanmadan durulmaz' diye. Eminim bu liste de doğruyu bulacak, eğer böyle bir şey olazsa........

Ben blogumu kurduktan sonra Adil beni linkleri arasına eklemişti. O zamanlar bir kendi ingilizce blogu bir de Dilara'nın blogu vardı linkleri arasında. Hem Adil'in hem de Dilara'nın bloglarını hergün ziyaret ederim. Her ziyaretimde kendi blogumu ne kadar başı boş bıraktığımı hatırlatıyorlar bana. Şimdi Adil'in linkleri daha kalabalık. Mümkün oldukça onları da ziyaret ediyorum, Adil'in komünitesi gibi bir durumdayız. Muhtemelen diğer linkdaşlar da beni ziyaret ediyorlardır, onlarla sessiz sedasız birbirimize konuk olup duruyoruz sanırım, en azından ben onlara çat kapı uğruyorum. Tabi Adil'in linkleri arasında olmak öyle kolay değil, öncelikle blogu boş bırakmayacaksınız. Mesela yakın zamanda, uzun süredir blogunu güncellemiyor diye Fuat abiyi linklerinden çıkardı. Ben de ikinci defadır bu nedenle ihtar alıyorum. Aslında geçen hafta bir kaplan yarusu evlat edindim ve bloguma yerlestirdim ama bunlar blogla ilgilenmek anlamına gelmiyor tabi :( Tolga Sevinç de Adil'in "baskılarıyla" bir blog açmış, zaten ilk postunun başlığı da bunu anlatıyor :) Dediğine göre "eninde sonunda herkesin bir blogu olacak, artık blogunu kur" demiş "sahip". İtiraf etmek gerekirse bu postun motivasyonu da bu sabah posta kutumda da gördüğüm, Adil'in bloguma yazdığı bir yorum.

Adil iyi ki varsın, iyi ki blog aleminde yeni insanlarla tanışmama neden oluyorsun, iyi ki hindistan cevizleri olarak o güzel yazılarınızı (özellikle gezi-kitap-film yazılarınız) paylaşıyorsunuz, iyi ki motivasyon kaynağısın, iyi ki ............

Bugünün kutlu olsun.