
Efendim malum bu şehir kahveleri ve kahvehaneleri ile ünlü. Ben de bol bol "kuşatmalar" yaptım bu mekanlara ve birbirinden güzel torteler denedim :P
Viyana ile ilgili daha ilk yazımda zaten Landtmann'dan bahsetmiştim. Daha sonraki her güne "bir müze bir torte" yerleştirerek, vurdum kendimi sokaklara. İşte Hunderwasserhaus'tan sonra yaşananlar.
Önce Staatsoper gezildi. Buradaki fotograflar ışık ve bendenizin beceri eksikliğinden karanlık çıktı :( Neyse, kapıda biraz kuyrukta bekledikten sonra saat 2'de başlayan ve çeşitli dillerde rehber eşliğinde yapılan 1 saatlik bir tura katıldım. Nispeten küçük bir bina olsa da insanda ilk seferde bir labirent içinde geziyormuş hissi uyanıyor. Belki de rehberler de bunu yapmaya çalışıyordur. Bu bina hakkında detayları linkten bulabilirsiniz ama benim en çok ilgimi çeken bir kaç şeyi paylaşayım. 1869'da Mozart'ın Don Juan eseri ile açılışı yapılan binanın çok büyük bölümü -II. Dünya savaşı sırasında- 12 Mart 1945 yılında bombalarla yerle bir olmuş. Bu durum bile Viyana'nın kültürel hayatını kesintiye uğratamamış. 10 yıl boyunca yeniden inşası süren Staatsoper, 5 Kasım 1955 tarihinde Beethoven'ın Fidelio eseriyle yeniden kapılarını açmış. Sahnenin derinliği, seyircilerin oturduğu alanın 2 katı!! Biz gezerken sahnede dekor kurma çalışmarı yapılıyordu. Ormanlar, binalar, perdeler.... bunu görmek çok büyülüydü.
En üsteki güzelim sarı nergislerin fotografını, Staatsoper'den çıkıp Demel'i aramaya giderken yolumun üzerindeki bir çiçekçide çektim.


Diğer oturduğum kafelerle karşılaştırınca bana biraz kasvetli geldi burası ama yine de yediğim torte ve melange oldukça başarılıydı. Ama tortenin (soldaki resimdeki) ismini hatırlayamıyorum şimdi, belki ulu gurme Mr. TD söyler bize hangisi olduğunu :))
Tabi daha müzelerin kapanmasına vakit olduğundan ve ben yediğim torteden fazlasıyla enerji aldığımdan bir de bunun üzerine Kunthistorisches Museum'u (Güzel Sanatlar Müzesi) gezdim.






Çikolatave çikolatalı ürünleri seven biri olarak applestrudel'in, güzel ama bana göre olmadığını söylemek isterim. Burada tatlımın yanında güzel bir İngiliz çayı içtim şööle limonlu limonlu.
Demel'den zar zor ayrılıp günün müze gezisini yapmak üzere Schönbrun'e yol aldım........
Artık uzun bir yazı olduğu için arkası "yarın"
4 comments:
vallahi yıldızcığım bayılıyorum bende yurtdışında cafeleri dolaşmaya, abinaların resimlerini çekmeye, bende birde cam ve kapı resmi çekme hastalığı var. dayanamıyorum ne yapayım allahtan digital cameralar çıktı. postundali cafe çok çarpıcı geldi bana... yeni yerler keşfetmemiz lazım ben sıcak ve ılıman iklimlerde yaşamak istiyorum. code of ethics...
elbiseden sanırım anlaşılıyor pek bir daralmışım!!! incelmişim!!! sevgiler arzu
ne güzelmiş!!
bir Viyana çıkarması yapmak farz oldu.!
pastalar, cafeler, çikolatalar mis mis...
ben özellikle direkt tatlılara bayıldım onların fotosunun büyük hallerine de baktım :)
yıldızcım ne guzel anlatmıssın guzel haftasonları sanada;)
en cok Demeli bulamamana güldüm Yildiz :-)
demel e gidipte Annatorte yememissin ama ,olmadi simdi.Simdi hemen bir-iki yeni posting yapayim senden önce,sana da süpriz olsun.
slmlar
TD
Post a Comment